Bu Mabed’in banisi merhum Kapudan-ı Derya (donanma komutanı) Kılıç Ali Paşa kimdir?
Annesi Güney Anadolu Türkmen Yörüklerinden, babası Aydınlı denizcilerdendir. Dünyada İslamiyet’i silah gücüyle değil de, sırf kendi arzu ve iradesiyle kabul etmiş bulunan tek millet olan Türk Milleti’nin içinde ömrünü denizlerde dolduran, koskoca Akdeniz’i Türk gölü haline getirebilmek için İslamın ve Türklüğün yegane sembolü şanlı bayrağımızı Akdeniz’deki kalelerin burçlarına dikmeye azmetmiş ve varlığını bu kutsal amaca adamış bu büyük insan 16.yüzyılın en büyük amirallerindendir. Mert, becerikli, maharetli yapısıyla, kıvrak zekâsı, sayesinde Türk donanmasının Akdeniz’de kazandığı zaferlerde, Osmanlı’nın şerefle dolu tarihinde önemli rol oynamıştır. Özellikle İnebahtı Savaşı sırasında manevra kabiliyetindeki büyük hünerler sayesinde komutasındaki filonun düşman donanmasını çevirmesi, birçok gemiyi batırarak büyük zayiatlar verdirerek bozguna uğratması Padişah II.Selim’in kendisine “Kılıç” adını ve “Kapudan-i Derya” lık makamını vermesine vesile olmuştur.
625 yıllık ömrüyle dünyanın en büyük cihan imparatorluğu Osmanlı’ya başkentlik yapan, eşsiz güzelliği ile çeşmi cihan olan dünyanın gözbebeği İstanbul’un güzide semtlerinden Tophane’de bulunan, 16.yy.’da denizin doldurulması ile elde edilen zemin üzerine oturtularak “yalı camisi” olma özelliğinde inşa edilen ve 430 yıllık mazisiyle dünya kültür mirasının en nadide eserlerinden biri olan Kılıç Ali Paşa Camii ye Külliyesi;
Kılıç Ali Paşa Camii’nin katıksız iman ve inanışı, İslam üzüre yaşayışı ve böyle müstesna bir yaşamın sonbaharında Allah’ın lütfuna nail oluşunun neticesi; şimdiye kadar eşine rastlanmamış üstün özelliklere sahip bu eserin inşasına vesile olmasıdır.
İlerleyen yaşı gereği kendi namını da ebedîleştirecek bir eser olarak günün beş vaktinde ezan-i Muhammedi okunup, içerisinde Ümmeti Muhammed’in ibadet edip milletimizin ve devletimizin bekası, ordularımızın da muzafferiyeti için yüce Allah (c.c.)’a dua etmelerini temin maksadıyla bir Camii Şerif ve ebediyen hayır ve rahmetle yad olunmasına neden teşkil edecek külliyenin inşasına karar vermiştir. Dönemin Osmanlı Padişahı III.Murad Han ile aralarında;
“0, deryaların serdarudur, varsın muktedirse camiini de derya üzre yapsun! Yoksa O’na karadan bir karış yer vermem!”
“Hünkarımız doğru derler, bizim evimiz de, mekanımız da deryalardur; o halde mabedimizin de derya üzre inşası uygun olur!”
Şeklinde geçen bu diyaloglar sonucunda büyük usta Mimar Sinan’la çok ince ve hassas hesaplamalarla yapımına başladıkları, denizin üzerinde yükselen bu eşsiz mabet hakkında da bilgilendirelim.
Mimar Sinan’la şahikasını bulan Türk mimarisinin çok güzel bir örneği ve Mimar Sinan’ın her biri birer sanat şaheseri olan eserlerinden ihtişamlı en son eseridir.
Yıllar boyu incelediği Ayasofya’yı andıracağını söylediği, içine Türk mimarisinden unsurlar da katarak vücuda getirmeyi planladığı Kılıç Ali Paşa Camii için büyük usta Mimar Sinan şöyle demiştir:
“Deryalar kudursa ve azgın dalgalar kubbenin tepesinden aşsa, yine bu mabet kıyamete dek baki kalacakdur biiznillah!..”
Yıllardır vapur ve bina bacalarından çıkan kara dumanlarla taşının rengi siyaha çalsa da, Kılıç Ali Paşa Camii pembe renkli Ayasofya’nın adeta küçük bir örneğidir.
Kılıç Ali Paşa Camii ve Külliyesi, geniş bir avlu ile çevrelenmiştir. Avluya giriş simetrik duvarlarındaki dört ayrı kapı iledir. Duvar dibinde 16 mermer sütunlu ve avlunun ortasında da sekiz tane mermer sütunla çevrili, üzeri yine zarif bir kubbe ile örtülü şadırvanı vardır.
Şadırvanlı avludan demir parmaklıklı iç avluya geçilir. Burada biri beş kubbeli ve altı sütunlu, diğeri ise ahşap, agaç oyma ve işlemeciliğinin en zarif örnekleri ile süslenmiş bir saçakla örtülü iki tane son cemaat mahalli bulunmaktadır.
Genel olarak ele alındığında Sinan’ın diğer eserlerine nispetle daha fazla süs unsuru barındıran caminin gerek son cemaat mahallinde, gerekse iç dekorasyonunda en yaygın malzemenin 16.yüzyıl özelliklerini yansıtan çiçek motifleriyle süslü renkli çiniler olduğu dikkat çekmekle birlikte cami hat bakımından da son derece zengindir.
Camiye mihrabın tam karşısına rastlayan ana portaldan ve avlunun iki yanında yer alan iki kapıdan girilmektedir. Girişin görkemli bezemesini tamamlayan muhteşem ahşap kapı kanatları, kündekari üzerine fildişi, abanoz ve elma ağacından incecik kakmalarla, kabartmalı nakışlarla ve metal gülçelerle işlemelidir.
Caminin iç kısmında ilk göze çarpan manzaralardan biri lacivert üzerine beyazla çevrilmiş ve bütün duvarların üst kısımlarını çepçevre kuşatan nefis çiniler ile bunların üzerlerine yazılmış el yazmalarının en şaheser örnekleridir.
Mimarisi tam bir dikdörtgen özelliğine sahip olan caminin geniş orta sahası ve yan galerilerinin yer aldığı yan sahanlar ve mahfeller ile dört mermer fil ayağı üzerine oturan pandandifli büyük bir ana kubbesi olup, biri mihrap ve diğeri giriş kapısı tarafındaki iki küçük yarım kubbe ile de desteklemektedir. Ayrıca dört köşede de birer ufak kubbe yer almıştır. Caminin kullanıma elverişli iç zemini 760 m2 olup, bir nevi ikinci kat izlenimi vermekte olan üst mahfeller ile birlikte beş bin kişilik cemaat kapasitesi bulunmaktadır. Büyük kubbenin 24 penceresi ile birlikte caminin toplam 147 penceresi vardır. Geniş kavisli pencerelerdeki camlar üzerine işlenmiş rengarenk motifler ve desenler güneşin isabet ettiği kesimlerde zemine aksetmekte ve bu renk ahengi ayrı bir manzara arz etmektedir. Zemin pencereleri üstünde dikdörtgen şekilli hat panolarının hemen üstünde büyük kemer biçimli ikinci sıra pencereleri çiçek desenli renk renk vitraylarla bezelidir.
Osmanlı mimari zevkinin en bariz özelliği Bursa stilindeki mihrap dışa çıkıntılı, yarım kubbe ile örtülü, kaide kesimi ile iç yüzü mermer, etrafı ise bütün yüzey tamamen çiçekli nefis İznik çinileriyle kaplıdır. Kıble duvarının ana mekâna bakan bölümünde üstleri çinilerle süslü olan tüm kemerli pencereler de zarif vitraylarla işlendiğinden, pencerelerden süzülen ışığın ahenkli dağılımı bütün bu bezemenin büyük bir uyumla meydana getirdiği sade görkemle burayı, caminin odağı haline getirmiştir.
Mihrabın sağ tarafında tamamen işlemeli mermerden yapılmış oldukça yüksek tutulmuş minber bulunmaktadır. Tepesindeki sivri ve zarif külahla caminin iç manzarasındaki ahenge ayrı bir ihtişam katmaktadır.
Giriş kapısının sağ tarafındaki müezzin mahfelinden müezzinler imam ve cemaati takip ederek, namaza başlamalarını hatırlatan kamet vermekte, selam verdiklerinde de namazdan çıkışlarını hatırlatan müezzinliği icra etmekte ve namazın edasına göre giriş ara ve son okumalarla beraber tesbihleri çektirmektedirler.
Caminin mihraba göre sağ yanındaki yüksek minaresi tek şerefeli, çokgen gövdeli ve çok zariftir.
Bu ulu mabet dış görünüşüyle gözleri kamaştırmakta, iç görünüş ahenk ve ihtişamıyla da gönülleri coşturmaktadır. İslam’ın bütün mabetlerinde olduğu gibi Kılıç Ali Paşa Camii’ndeki güzellik, zarafet ve aydınlık Ayasofya’da da yoktur. Çünkü bu gönül açıcılık İslam mimarlarının imanın feyzinden almış oldukları ruh ve ziyadan ileri gelmektedir.
Yurdumuzdaki selatin camiler dahil olmak üzere hiçbir camide bir örneği olmayan ve bir ilk olan Kılıç Ali Paşa Camii ve Külliyesi’nin çok özel Maketi de cami avlusunda yerini almış. Camimizin yerli ve yabancı, ziyaretçileri tarafından büyük bir beğeni ve hayranlıkla takdirlerine mazhar olmaktadır.
Medrese caminin güneydoğusunda yer almakta olup, ihata duvarlarına bitişik, ortada tam kare olmayan bir avlusu vardır. Revakların arka kısmında ve cami tarafındaki geniş odaları dershane olarak kullanılmak üzere ayrılmıştır. Ayrıca mutfak, banyo ve çeşitli hizmetler için ayrılmış irili ufaklı birçok odası da bulunmaktadır.
Mimari tarzı yönünden her haliyle Sinan’ın imzasını taşıyan bir şaheser olan ve bu gün kapısı üzerinde ‘Tarihi Kılıç Ali Paşa Hamamı’ ibaresiyle bilinen İstanbul’un en büyük kubbeli üç hamamından biridir. Geniş revakları, şadırvanları, halvet ve girintili çıkıntılı çeşitli hücre ve duşları, geniş göbek taşları, aydınlık kubbeye yankılar yapan şırıltılarıyla sayısız kurnaları ile soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinin yerleşim planlan da diğer tarihi hamamlardan farklılıklar arz eden ve iki ılıklık bölümü ile de nadir hamamlardan biridir. Restorasyon çalışmaları halen devam etmekte ve 2012 yılında hizmete alınması beklenmektedir.
Avlunun kuzeybatı köşesinde yer alan, caddeye bakan üç revakı bulunan ve inşasında banisinin muradı “susayanların özellikle Mübarek günlerde hararetlerini söndürmeleri için her türlü meşrubatın Allah rızası için ücretsiz olarak dağıtılması” olan Sebil yer almaktadır. Restorasyon sırasında Sebil’in ahşap doğramaları da yeniden yapılmıştır.
Ömrü denizlerde geçen denizler serdarı Kılıç Ali Paşa, derya aşkını tüm cihana ilan etmek için kabr-i şerifini ve türbesini de caminin önü olan mihrap yani kıble tarafına, bahçe içerisine yine deniz üzerine inşa ettirmiştir. Dış duvarları sekizgen biçiminde, kesme taş yapılı, iç içe çifte kubbe ile örtülü türbenin giriş nişinin masif duvarları kubbeyi taşıyan kemerlere destek olmuştur. Buradan da anlaşılacağı gibi Kılıç Ali Paşa’nın türbesindeki mimari, benzerine pek rastlanılmayan değişik bir uygulamayı gözler önüne sermektedir. Bir devrin muazzam gurur ve ihtişamını tevazuuyla yoğurmuş olduğu halde yine ebediyen çırpınan dalgaların şıpırtılarını duyabilmek için ebedi aleme güzeran ettiğinde de buradaki ebedi istirahatgahına defnedilmiştir.
Şimdi mütevazi kubbesi altında ve yeşil örtülü sandukası içerisinde ebedi uykusuna devam etmektedir . Mevla rahmet eyleye.
Kılıç Ali Paşa Camii ve Külliyesi’nin; İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi dahilinde, kültürel değerlerimizin tarihine uygun bir şekilde onarımı ve yapılandırılmasına yönelik olarak, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ile Başbakanlık İstanbul Vakıflar 1.Bolge Müdürlüğü tarafından başlatılan restorasyon çalışması başarıyla tamamlanmış, camimiz ibadete hazır hale getirilmiş, bu husus cami cemaatinin de hoşnutluklarına, tebrik ve takdirlerine vesile olmuştur.
Kılıç Ali Paşa Camii’nde Yaşam
Kılıç Ali Paşa Camii’nin dış kapısından adımınızı attığınızda rehberiniz hemen sizi bulur; Huzur…
Dış avludan ağır adımlarla ilerleyip iç avluya girerken taşlar bile sizinle beraber zikreder adeta; Allah diye…
Eğer Rabbimizin rahmeti yağmur yağıyorsa, sundurmaya kadar bir damlasını bile üzerinize dokundurmadan kabul buyurduğunda öyle bir yere gelmiş oluyorsunuz ki, her şey ilahi bir sırla içerideki manevi atmosfere, ibadete hazırlıyordur sizi. Hele de içeride güzel sesli bir hafız tarafımdan Kur’an-ı Kerim okunuyorsa, insanın kulağında ve vicdanında manevi haz zirve yapar.
Bu ihtişamlı mabede İstanbul’un en meşhur hafızları, mevlithanları, müezzinleri ve imam hatipleri özenle davet edilerek görevlendiriliyor, hafızlar hıfzını ve kıraatini, mevlithanlar mevlidi-i şerifi, müezzinler ezan-ı Muhammedi’yi, imamlar da imameti en güzel şekilde icra ediyorlar. Özellikle hafızlardan dinlenen ramazan mukabeleleri ile müezzinler tarafından icra edilen, Allah’a ibadete ve namaza davet ezanın sonrası huşu ile eda edilen namazlar bu yalı camiinin serin ortamında bambaşka bir anlam buluyor.
Diğer yandan her pazar sabahı seher vaktinde Kılıç Ali Paşa Camii içerisinden yükselen ilahi ve kasideler, bunu bilen müminleri mabede öyle bir çeker ki; bu manevi atmosferde bulunmak çok manidardır. Zihinlerde öyle bir tablo oluşturur. “Meleklerin şehadetinde, dünyada iken cennetliklerin bulunmasıdır” sanki. Birbirinden güzel Kur’an tilavetleriyle sabah namazını, huzur içinde eda ederler, caminin avlusunda güzel bir kahvaltı yaparak besmele ve dua ile güne merhaba demenin ayrıcalığını yaşarlar. Bu halkaya eklenen her yeni cemaatle birlikte “… haftaya buluşmak üzere sağlık ve afiyetle, sevgi ve muhabbetle kalın” diyerek randevulaşılır.
Eski İstanbul diye tabir edilen Fatih ilçesine Galata Köprüsü ile bağlı Beyoğlu ilçesi, Tophane semtindeki camimiz bu tarihi doku içerisindeki müstesna mimarisiyle cezbeden duruşuyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin Müslüman halkının, özellikle genç nüfusundan bay ve bayan olmak üzere Tophane çevresi sakinleriyle birlikte oluşturduğu cemaatiyle vakit namazları dışında özellikle Cuma günleri cuma namazını, bizlerle eda etmelerine vesile olmaktadır.
Yurdumuzu bu yıl ziyaret eden Müslüman ve Arap turistlerin, özellikle İstanbul’da alışveriş merkezlerine olduğu kadar tarihi mekânlara da gösterdiği ilgiyi camimizi ziyaretlerinden yakinen görmekteyiz.
Tophane rıhtımı ve çevresinde yer alan irili ufaklı nargile kafeler ile zengin Osmanlı ve Türk mutfağının seçkin lezzetlerini sunan restoran ve butik oteller çalıştırdıkları ehil personel ile turistik hizmette sınırsız imkânlar sunmaktadır. Bu da insanların dinlenmek, konaklamak, sohbet etmek için doğasıyla ve tarihi dokusuyla zengin bu mekânları buluşma adresi olarak tercih etmelerinde önemli faktör oluşturmaktadır.
Minaresinden sonsuza değin yükselecek olan ezan-ı Muhammedi’yi duyacağımız, huşu içerisinde namazlarımızı eda edeceğimiz, kalbimiz ve dilimiz ile yüce Allah’a dua ve yakarışlarımızı dile getireceğimiz, mukabeleler, mevlitler ve Kur’an-ı Kerim tilavetleri ile de gök kubbede yank1 bulacak nidaların nesilden nesile devamlılık arz edeceği Kılıç Ali Paşa Camii devlet erkanının, özellikle Harbiyelilerin ve seçkin cemaatin her zaman dua ettiği ve destur aldığı cami olarak önemini sürdürecektir.
Nasıl ki 16.yy’da karaya yanaşan bütün gemiler bu dev yapımın ihtişamından, bu minareden yükselen ezandan ve bir Kaptan-ı Derya tarafından yaptırılmış olmasından son derece etkilendilerse, bugün de Tophane Rıhtımına yanaşan, binlerce yolcu taşıyan turistik seyahat gemileriyle İstanbul’u ziyarete gelen turistler de hayret ve merakla gözlerini camiden alamıyorlar.
Yüce dinimiz İslam’ın, mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’in nuruyla aydınlanıyor, din ve inanç kardeşliğimizden feyz alarak Yüce Rabbimiz’ in biz kulları için sonsuz ve eşsiz nimetler ile Iütuflandırdığı Dünya’mızdaki diğer tüm inanlara mensup olanların da İslam’ın tevhit inancının lezzetini bir gün tadabilmeleri için dua ediyoruz.
İşte 430 yıllık mazisi ile bugünlere, hatta kıyamete değin manevi bir yatırım olan bu eser, cemaatinin daha nice dua ve temennileriyle Kılıç Ali Paşa’nın zat-ı şahanelerine cennet yolunda enis ve yolda olacaktır inşallah.
Selman Okumuş’un kaleminden
Türk Hava Yolları Skylife Dergisi Mart 2012